Yerel Otantik Kültürler, Özellikleri Ve Dünyadan Örnekler

Yayın Yılı: 2024
Sayfa Sayısı: 185-218
DOI:
Kitap Dili : Türkçe

Anahtar Kelimeler


Kültür, bir toplumun veya grubun zaman içinde geliştirdiği, paylaştığı ve kuşaktan kuşağa aktardığı maddi ve manevi unsurların bütünüdür. Bunlar; dil, din, davranış kalıpları, edebiyat, gelenekler, giyim tarzı, günlük alışkanlıklar, iktisat, sanat, mimari tarz, müzik, nüfus, tarım, ulaşım ve yaşam tarzı gibi birçok unsurdan meydana gelir. Kültür çok katmanlı ve dinamik bir yapıya sahip olmakla birlikte, bir topluluğun tarihsel süreç içerisinde geliştirdiği; bilgi, inanç, ahlak, hukuk, gelenek ve diğer sosyal normların da toplamıdır. Bu nedenle kültürü sadece geleneksel ve estetik unsurlarla sınırlamadan, toplumsal, politik ve ekonomik bağlamda da ele almak gerekir. Ayrıca, kültür sürekli evrilen bir olgudur ve hem geçmişten gelen bir miras hem de çağın dinamikleriyle değişen bir yapıdır (Mardin, 1994; Tümertekin & Özgüç, 2019). Kültür konusunu farklı yaklaşımlarla inceleyen antropoloji, coğrafya, edebiyat, sosyoloji, tarih gibi pek çok bilim alanı vardır. Antropoloji, daha çok toplulukların kültürel pratiklerine odaklanır ve bu pratiklerin anlamlarını derinlemesine (uzun süren katılımcı gözlem ve derinlemesine mülakat gibi yöntemlerle) inceler. Edebiyat, kültürü sanatsal ve estetik bir biçimde yansıtarak ele alırken kültürel değerleri ve toplumsal eleştiriyi edebi metinler aracılığıyla sunar. Sosyoloji, kültürü toplumsal yapı, kurumlar ve sosyal ilişkiler çerçevesinde ele alır, kültürün toplumsal etkileri üzerinde durur. Tarih, kültürü zamansal bir perspektifle; olaylar, değişimler ve süreklilikler bağlamında inceler. Coğrafya bilim alanında kültürel çalışmaları diğerlerinden ayıran odak nokta, kültürün mekânsal özelliklerini; mekânsal farklılıklar, mekânsal benzerlikler, mekânsal fonksiyonlar ve çeşitli mekânsal kalıplar ile ele alıyor olmasıdır (Tümertekin & Özgüç, 2019). Coğrafi yaklaşım; kültürün mekânsal boyutunu, coğrafi çevre ile kültür arasındaki etkileşimi, çevrenin kültür üzerindeki etkilerini ve kültürel dağılımın coğrafi faktörlerle ilişkisini inceler. Küreselleşme, bütün dünyayı ve hayatın bütün alanlarını etkileyen çok yönlü anlam katmanına sahip bir süreçtir. Küreselleşmenin etkilerinin hissedildiği alanlar ve ana konular (ekonomi, din, dil, kültür, siyaset, yerellik, kültür vb.) oldukça çeşitlidir. Bunun yanı sıra küreselleşmenin etkilerinin en hızlı ve en yaygın hissedildiği alanlardan biri ise hiç şüphesiz kültürdür. Özellikle yerel kültürler küreselleşmeden etkilenmiş ve yer yer büyük bir dönüşüm yaşamıştır. Bazı yerel kültürler küreselleşmeye bağlı yaşadıkları dönüşümle kendini yeniden oluştururken bazıları da küreselleşme sürecini kabullenmeyen karşıt yerel hareketler oluşturmuştur. Bunlar dışında bazı kültürler ise üçüncü bir yol tercih ederek küreselleşmenin olumlu ve doğru buldukları yönlerini alıp kendi değerleriyle küresel değerler arasında bir sentez yapmayı tercih etmiştir (Hacısalihoğlu, 2000). Yerelleşme küreselleşmenin zıt tamamlayıcısıdır. Otantiklik kavramı ise, yerel kültürlerin özgünlüğünü koruma mücadelesiyle ilgilidir. Festivaller, ritüeller, yemekler gibi kültür öğelerinin yerelde, geleneğe bağlı olarak yapılması sürecidir. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hemen her sosyal bilimin ilgi alanına giren otantiklik kavramı, UNESCO (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization; Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu) başta olmak üzere ona bağlı uluslararası örgütlerin çabaları sonucu, sadece akademik bir inceleme alanı olarak kalmamış, aynı zamanda Dünya Miras Listesi’ne (World Heritage List) girebilmek için miras alanlarının taşıması gereken şartlardan biri haline gelmiştir. Kavram, günümüzde turistik çekiciliklerin talep edildiği bir turizm çeşidi olan miras turizminin de öznesi konumundadır (Stovel, 2008). Yerelleşme kavramı, aynı zamanda yerel kültürlerin özgünlüğünü koruma mücadelesini de yansıtır. Ancak bu öğelerin kültürel turizm nesnesi olmaları; onlara, ister istemez, orijinal ortamından koparıp, yapaylık katacağı için böyle bir durumda yöreselmiş gibi bir imaj oluşacaktır. Bu imaj ise sahnelenmiş otantiklik kavramının doğmasına neden olmuştur (Angın et al., 2020; Ölçer Özünel, 2011). Yerel kültür, belirli bir bölge veya topluluğa özgü olan; o topluluğun günlük yaşamını, inançlarını, geleneklerini, dillerini ve yaşam biçimini kapsayan kültürel unsurlardır. Bu kültür, çevresel koşullar ve tarihsel süreçlerin etkisiyle şekillenir ve o bölgeye özgüdür (Hall, 1998). Otantik kültür, belirli bir topluluğun geleneksel ve özgün değerlerini, alışkanlıklarını, sanatını, müziğini ve yaşam biçimini koruyan kültürel yapıdır. Modern etkilerden uzak, topluluğun kendi iç dinamikleriyle sürdürülen ve geçmişle bağlarını koruyan kültürel öğeleri ifade eder (Heitman, 2011). Günümüzde yerel ve otantik kültürel özelliklerini devam ettiren toplumlar hâlâ vardır: Kuzey Avrupa’da Sami halkı, Yeni Zelanda’da Maoriler, Amerika Birleşik Devletleri’nde Navajo kabilesi, Sahra Çölü’nde Tuaregler, Arktik bölgelerde yaşayan Inuitler, Namibya’da Himba halkı, Anadolu’da Yörükler gibi. Bu gruplardan her biri kendi dillerini, sanatlarını ve geleneklerini yaşatarak kültürel kimliklerini korur. Ancak küreselleşme ve modernleşme yerel-otantik kültürleri yer yer yok etmiş yer yer de değişime uğratmıştır. Bazı görüşler yerel ve otantik kültürlerin küreselleşme ve modernleşmeye karşı direneceği yönündeyken bazı görüşlere göre ise değişim kaçınılmazdır. Kültürel çeşitliliğin korunması, insanlığın zengin mirasını gelecek kuşaklara aktarmak açısından kritik bir öneme sahiptir.

Bu kitabın bölümleri bulunmamaktadır.

Atıf Sayısı :