RHD alloimmunizasyonu, RhD-negatif kadınların RhD-pozitif fetal kana maruz kalması sonucunda anti-D antikorları üretmesiyle meydana gelir ve bu durum, yenidoğan hemolitik hastalığına yol açabilir. Bu durum, ciddi fetal anemiye neden olabilir, bu nedenle erken teşhis ve uygun yönetim hayati önem taşır. Anti-D immünoglobulin uygulaması, maternal bağışıklık sisteminin zararlı antikorlar üretmesini engelleyerek, RHD alloimmunizasyonunun sıklığını ve buna bağlı komplikasyonları önemli ölçüde azaltmıştır. RhD-negatif kan grubu, dünya genelinde farklı oranlarda görülmektedir. En yüksek prevalans, Bask populasyonunda (%30–35) görülür. Kuzey Amerikalılar ile Avrupalılarda yaklaşık %15 civarındadır. Diğer popülasyonlarda ise RhD-negatif birey oranı daha düşüktür. Bu varyasyonlar, alloimmunizasyonun küresel dağılımını etkileyen önemli faktörlerdir. Gebeliğin ilk trimesterinde RhD-negatif kadınlarda kan grubu ve antikor taraması yapılmalıdır. Antikor varlığı tespit edilirse, fetal anemi Doppler ultrasonografi ile izlenir. Ciddi anemi durumunda intrauterin kan transfüzyonu gerekebilir. Yönetim, ilk gebelik ya da önceki RhD-pozitif gebeliklerin varlığına göre farklılık gösterir; önceden alloimmunizasyon olan kadınlar daha sık izlenmelidir.
Atıf Sayısı :