Özet :
Bu metinde, yaşlanma sürecinde genetik faktörlerin ve biyolojik mekanizmaların önemi üzerinde durulmaktadır. DNA'nın sürekli değişime uğraması ve tamir enzimleri sayesinde korunması, yaşlanma sürecindeki mutasyonlar ve tamir sisteminin etkisi üzerine tartışmalara yol açmaktadır. Oksidatif metabolizmanın son ürünleri olan süperoksit radikalleri, hücresel düzeyde hasara neden olarak yaşlanmaya katkıda bulunabilir. Spontan mutasyonlar ve serbest radikallere karşı kullanılan desteklerin yaşam beklentisini uzattığına dair yeterli kanıt bulunmamaktadır. Bu nedenle, biyolojik yaşlanmada spesifik genlerin rolü önem kazanmaktadır. Hücrelerimizin replikasyon yeteneği ve zamanı, donörün yaşıyla ilişkilidir. Hücre kaybı, nörotransmitter sisteminde bozulmalara ve mental bilişsel bozukluklara yol açabilir. Son çalışmalar, epigenetik ve DNA metilasyonunun biyolojik yaşlanmada önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Depresyon, en yaygın psikiyatrik rahatsızlıklardan biridir ve duygu-durum bozukluğu ...
(AI)