Bu çalışma, çeviri çalışmalarının 1960–70’lerde biçimsel eşdeğerlik odaklı ürün merkezli yaklaşımlardan, 1980’lerde psikodilbilimsel ve bilişsel perspektiflerin entegrasyonuna evrilmesini incelemektedir. Wilss, Krings ve Kussmaul’un temel çalışmaları üzerinden, psikodilbilimin çeviriyi yaratıcılık, sezgi ve kültürel duyarlılıkla şekillenen dinamik bir bilişsel süreç olarak nasıl yeniden tanımladığı vurgulanmaktadır. “Sesli Düşünme Protokolleri” (TAPs) gibi metodolojiler, çevirmenlerin karar alma stratejilerini ve açıklık uzmanlığını ortaya koymuştur. Çalışma, çeviriyi normlar, teknoloji ve profesyonel bağlamlarla kesişen sosyokültürel bir pratik olarak ele alır. Duyguların, deyimlerin ve örtük anlamların aktarımındaki zorluklar, anlamsal, kültürel ve bağlamsal analiz teknikleriyle incelenmiştir. Sonuç olarak, çevirmenlerin dilsel yeterlilik, eleştirel öz-farkındalık ve teknolojik adaptasyon becerilerini kapsayan disiplinlerarası eğitim programları önerilmektedir. Bilişsel bilim, sosyokültürel çalışmalar ve psikodilbilim arasında köprü kuran bu çalışma, çeviriyi diller, kültürler ve bireysel biliş arasındaki dinamik bir etkileşim olarak yeniden konumlandırmaktadır.
Atıf Sayısı :